“Sen olmasaydın, bu gökleri yaratmazdım” (Hadis i Kutsi)
Hadis i Kutsi’den çıkaracağımız mana kainatın, yaratılış sebebi, üzerinedir. Allah’ın Hazreti peygambere duyduğu sevgi neticesinde kainat yaratılmış ve buda bizlere varlığın mayasının aşk olduğunu göstermiştir. Mademki varlığın mayası aşktır bunun en ileri noktası Allah’a duyulan aşktır. Buda her şeyin üzerinde bir değere sahiptir.
Muhakkakki insan için akıl ve ilim son derece önemlidir. Ancak aşk, insanı akıl ve ilimin götüremiyeceği kadar ileriye götürür. Çünki insan kainat mucizesini aklıyla, ilmiyle çözecek kadar kudretli değildir. Ancak aşk ile dünyaya nazar eden insanın hali başkadır. O, yaratıcısına duyduğu aşk ile gördüğü her nesneyi onun kudretinin eseri olarak kalbedecek ve onun verdiği gönül nimeti ile ona duyduğu aşkı dile getirecektir. İşte Allah aşkının insana kazandırdığı meziyet budur. Örneklendirecek olursak Hazreti Peygamberin miraç gecesinde Cebrail (a.s.) in “Bir parmak ucu dahi ilerlersem yanarım” dediği , sidre-i münteha ya geldiğinde Rasulullah’ın geçerek Allah’a en yakın yere ulaşması bu aşkın sonucudur. Çünkü orası emri ilahiden başka her şeyin son bulduğu noktadır.
Aşkı, aşıklık mertebesinin başı Mevlana nın sözleriyle anlamaya çalışalım.
“Aşkı; ne şekilde açıklasamda, anlatsamda onu tarifte insan dilsiz kalır. Kalem gerçi her şeyi yazar ama, aşka gelince başı döner. Akıl aşkı anlatmada çamura batmış eşek gibidir. Aşkı ve aşıklığı yine aşk izah eder. Güneşe delil yine güneştir. Sana delil lazımsa güneşten yüzünü çevirme.”(Mesnevi 117-121) beyitleriyle aşkın akıldan üstünlüğünü dile getirmektedir. Ayrıca aşkın bütün hastalıkların hekimi, kibir ve azametin ilacı olduğunu söyleyen Mevlana insanların kibir, hırs, kin, kıskançlık gibi kötü huylardan ancak ilahi aşk ile kurtulabileceğini söylemekte ve gönlü aşk ile dolu insanların çoğunlukta olduğu bir ortamda kibirin, riya nın ve kötülüğün kalmıyacağını anlatmaktadır.
İşte aşkın özü budur, Mevlana ilahi aşktan başkasına, aşk demez ve bunu şöyle açıklar “Faniye duyulan aşk ebedi değildir. Çünkü insan bu düzenin hükmüne, ebediliğe müsait değildir”
Ancak faniye duyulan aşk kararlı, vefalı ve sadık ise bu aşk insanı gerçek aşka ilahi aşka götürebilir. Buda mecazi aşklaın gerçek aşka dönüştüğü noktadır. “Mecnun Leyla nın aşkıyla yola çıkmış, neticede mevlanın aşkına ulaşmıştır.”
Birde ne mecazi ne ilahi aşktan nasibini almamışlar vardır. Bunlarada Mevlana nın iki çift sözü vardır…
“ Mademki aşık olmuyorsun, git yün ör, iplik eğir,
Yüz işin var, yüz renge boyanmışsın, yüz rengin var yüz alacan…
Mademki kafatasında aşk şarabı yok..
Var, geliri bol kişilerin mutfağında kase yala…”
Kimi için aşk, beş duyunun hissettiğidir, kimi için varlığını bilmek, kimi için özlem dir, kimi için kavuşmak. Ama en güzeli özlemle aradığın, kavuşmak için can attığın, dokunmak istediğin, aşkın, seni mevlaya götürmesidir.
Gönlünüzden aşk eksik olmasın…