ALLAH'IM ASKINI LÜTFET
  AYNASINI ARIYORUM ASKIN
 
Bazen içimdeki Yusuf
 
Bakıyor gözlerimin derinine
 
 
Bazen içimdeki kuyu
 
Uzanıyor gözlerimin derinine.
 
Bazen gözlerim
 
Seni buluyor
 
Bir damla sunuyor kokun
 
Kalbim görüyor.
 
Bazen çağıran kulağım
 
Tutuyor dilimi
 
Bir ses veriyor ruhun
 
Kalbim duyuyor.
 
 
 
Baktığımda gördüğümü sandığım şey ve bir ömür
 aradığım güzellik içimde gizlediğim
 
 
dünya imiş meğer. 
Arayışın başladığı noktaya döndüğünde karşına 
çıkanın kendin olduğunu görüyorsun. Ve döndüğün çember boyunca, 
düz bir çizgide yürüdüğün yanılsamasını 
yaşatıyor yaşadığını sandığın her an.
 Bulduğun yeni parçalarla tamamlamaya çalıştığın resim, 
her bir yeni parçanın katılımıyla daha da 
yabancılaşıyor.
 
‘Dere kıyısında dudakların kupkuru.
Yatar uyursun; 
su aramak için de seraba doğru koşup gidersin
.Uzaklarda serabı görür,
 ona koşar,
 görüşüne aşık olur.
 Uykuda arkadaşlarına gönlü gözü açık olan benim, 
perdeleri deler, 
her şeyi görürüm ben.
İşte bak şimdicik de o tarafta su gördüm.
Hadi koşalım, 
oraya varalım diye atar tutarsın.
Halbuki o gördüğün seraptır senin! 
Her adımında bu güzelim sudan biraz daha uzaklaşırsın.
 Koşa koşa seni aldatan o seraba güya yaklaşır, 
fakat hakiki sudan uzak düşersin!
 
Nice kişiler vardır ki
 ulaşmak istedikleri yerden hareket eder, 
oraya varmak için yola düşerler.
Ona hiç çekinmeden dalgalar gelir vurur da o, 
yine upuzun çöllerde koşar durur! 
Su,
 ona şah damarından yakındır da
 o suzuzluktan yanar yakılır?’
 
 
 
Rengarenk sularda yıkanmış 
fırçanın beyaz ve boş bir zeminde
 kurulanışı değil hayatımız. 
Karşısındakine gösterilecek değil, 
karşısındakini gösterecek bir eser yapan sanatkarın hikayesiyle özdeştir; 
insanın hayatı.
 
En güzel resmi 
yapabilmek için bahse giren iki ressama 
birbirlerine bakan iki oda verilmiş. 
Odalar arasına eserler tamamlanıncaya kadar
 perde çekilmiş. 
Ressamlardan biri tüm boyalardan getirmiş,
 rengi renge katmış yeni renkler yapmış. 
Odayı boyamaya başlamış. 
Diğer ressam hiç boya almamış, 
günlerce odanın duvarlarını zımparalamış 
lekelerini temizlemiş.
En sonunda başlamış duvarları cilalamaya.
Ressamlar eserlerini tamamlayınca 
hangisinin daha güzel olduğuna
 karar verme vakti gelmiş.
Renk renk
 boyalar kullanan ressamın odasına bakılmış önce; 
görenin idrakini zorlayan 
fevkalade
 bir güzellikle karşılaşmışlar.
Daha sonra diğer ressamın odasına geçilmiş,
ressam aradaki perdeyi kaldırmış. 
Odadakiler, 
karşı odanın duvarındaki resmin aksini görmüşler.
Cilalanmış 
odanın duvarındaki resim 
daha göz alıcı ve parlakmış.
 
İnsanın 
ömrünce aradığı ve bazende bulduğu şey
 karşısındakini 
gösteren bir ayna imiş.
 
Bu öyle bir ayna ki;
 her şeyin içimizdeki resimde 
varolduğunu gösterir ve ona baktığımızda 
aradığımızı buluruz.
 
İnsanın gönlü de sırlı bir aynadır.
Hiçbir yere sığmayacak olan;
 sadece insanın gönül aynasında parlar. 
Gönlün odası,
 hududu olmayan aynaya dönüşür.
 Yusufa hediye getiren konuğun,
 ona ayna vermesi bundandır. 
İçindeki resmin aksini görsün ve bilsin.
Yusufun kendisi de aynadır 
ve güzelliği yaratanın nuruyla aydınlanır.
Bir aynayı kuyulara da atsalar, 
karanlık zindanlarda da bıraksalar;
 yansıttığı güzellikle aydınlanacaktır her yer.
 
''Yusufun güzelliği, 
bülbülün sesi,
 baharın çiçekleri,
 güneşin doğuşu ve batışı,
 annenin şefkati,
 İsanın nefesi, 
Musanın eli 
ve Muhammedin(s.a.v) müjdesi aynadır; 
gören gözler, işiten kulaklar ve yaşayan kalpler için.
''Mevlana


                                                                                                                                                     

 
 
-
  52 ziyaretçi (82 klik)



 
 
google-site-verification: googlecdf598fa89edb0c8.html
Online Sayaç
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol